Vadinin terk edilmiş köpekleri

YAŞAR ADANALI

Melet’in Karadeniz ile buluştuğu noktadan başlayıp suyun kaynağına doğru yaptığımız iki günlük yolculuğun en sarsıcı manzaralarından biri, yol boyunca durduğumuz her noktada bizi karşılayan terk edilmiş sokak köpekleriydi. Ordu şehir merkezinden toplanıp Melet Vadisi boyunca HES ve yol şantiyelerine bırakılan onlarca köpek gördük. Hepsi kötü durumdaydılar, hepsi aç ve üzgündü. Ve hepsinin de kulakları belediye tarafından küpelenmişti. Belli ki, köpeklerin tehciri istisnai bir vaka değil, bir yerel yönetim uygulamasının sonucuydu. Vadiye paralel uzanan taş ocakları ve yol şantiyeleri, vadiyi dik kesen HES’ler ile birleşip Melet Havzası’nı hızla gri bir peyzaja dönüştürürken, bu doğa tahribatının en yoğun hissedildiği noktalara da köpekler bırakılmış.

İstanbul’dan gelen ekibimiz için çarpıcı olduğu kadar tanıdık da bir karşılaşmaydı bu. Kentsel dönüşüm projeleriyle hızla dönüşen İstanbul’un merkez ilçelerinden toplanan köpeklerin kentin çeperlerine terk edilerek adeta kaderleri ile baş başa bırakıldığını biliyoruz. Aynı eğilimin diğer yüzünde ise kent ormanları ve bostanları megaprojeler ile istila ediliyor. Bir zamanlar ağaçların, sulak alanların, manda ve kuşların bulunduğu ekosistemde sarı hafriyat kamyonlarının ve inşaat grisinin hakimiyetinin artmasına paralel, terk edilmiş köpeklerin de sayısı artıyor.

Köpekler hakkında “Hayvan bu, insandan uzakta, doğada, her yerde hayatta kalır” diye düşünenler her ne kadar azaldıysa da halen varlar, biliyoruz. Köpekler evcilleştirilmiş hayvanlardır. İnsanla birlikte, insanın olduğu yerde yaşarlar. Tarihsel olarak köpekler kent yaşamının asli unsurları olmuştur, Türkiye kentlerinde onların da hakkı vardır. Belediyeler, sokak hayvanlarının bakım ve tedavilerini yaptıktan sonra bu hayvanları aidiyet hissettikleri yerlere geri bırakmalıdır.

Mekanda Adalet Derneği’nin düzenlediği “İstanbul Yollarında Kentsel Politik Ekoloji Yaz Okulu”nun son iki yılında üzerinde durduğumuz konulardan biri “Köpekleşsizleştirilen İstanbul” oldu. Doktora tezini bu konu üzerine hazırlayan, hayvan hakları savunucusu Mine Yıldırım’ı davet ettik. Mine ve arkadaşlarının kurduğu Dört Ayaklı Şehir topluluğunun çalışmalarını dinledik. Topluluk, “İstanbul’daki sokak hayvanlarının yaşamına dair kesitler oluşturma, tanıklıklar geliştirme, en çok da hayvanların maruz kaldığı hareketlerin tarihini yazma, şehrin hayvanlara yönelik faili meçhul suçlarının ‘sabıka kaydını’ tutma” amacıyla bir araya geldi.

Melet’in eşsiz doğasının HES, taş ocakları ve büyük ölçekli projelerle nasıl tahrip edildiğinin, yani çevre suçlarının “sabıka kaydını” tutmak için çıktığımız yolculukta Ordu’nun köpeklerine karşı işlenen suçlarla da yüzleşmek durumunda kaldık. Mekanda adalet, iki veya dört ayaklı tüm canlılar için lazım.