HAVZA ÇALIŞMASI NEDİR?

YAŞAR ADANALI

DereTepe.org, Mekanda Adalet Derneği Çevre Adaleti Programı’nın havza çalışmalarının ürünü. Altyapı ve kalkınma projelerinin çevresel ve toplumsal etkilerini araştırmak için tematik odaklar belirleyerek yaptığımız çalışmalarda, ekipçe bir havzayı başından sonuna kat ediyoruz. Bu site, saha deneyiminin sunduğu zengin hikâyeleri aktarmaya çalıştığımız bir platform.

Fotoğraf: M. Cevahir Akbaş

Havza çalışmalarında her havzanın bütünselliğiyle birlikte, orada karşılaştığımız insan hikâyelerini de değerlendirmek önemli, çünkü sahada ihtilaflar, projeler ve sermaye grupları ile orada yaşayan insanların arasındaki asimetri öne çıkıyor. Dolayısıyla güç ilişkilerini tersine çevirmek için insanlara, onların hikâyelerine, gerçeklikliklerine, önceliklerine, mücadelelerine çokça odaklanmak gerekiyor. Aslında bu da bir mücadele şekli. Örneğin, Sebzeciler Köyü’nde sebze yetiştiren ya da Yokuşlu Köyü’nde çeltik tarımı yapan bir insanla bir günü geçirmek, ondan öğrenmeye, dinlemeye çalışmanın kendisi zaten mücadelenin bir parçası. Bu insan hikâyelerinin hiçbiri aslında tekil hikâyeler değil.

Havza çalışmaları, mekânsal adalet konularını çalışmak için kent ve kır arasında keskin sınırlar olduğu yaklaşımının ötesine geçme çabasından besleniyor. Adaleti ve adaletsizliği ilgilendiren gündemlerle alakalı mekânsal süreçler, ancak kent ve kırın bütünlüklü bir şekilde ele alınmasıyla anlaşılabilir, alternatifler üretilebilir, mücadeleler örülebilir. Havza çalışmaları, MAD olarak bu iddiayı somutlaştırma çabamızın bir ürünü.

Havza çalışmaları, kent-kır ayrımının ötesine geçmeye neden, nasıl imkân tanıyor?

Fotoğraf: Ekin Çekiç

Havzanın bütününe bakmak

Sadece kentin, merkezin, İstanbul’un dışına gitmenin ötesinde bir havzanın başından sonuna, A noktasından B noktasına yapılan yolculuğun kendisi; çoğunlukla bir arada düşünmediğimiz dikotomileri, kent-kır, doğa-insan, hayvan-insan gibi ikililikleri bütüncül bir biçimde, mekânsal süreçleriyle ele almaya imkân tanıyor. Noktasal bir analizden çok daha döngüsel, kapsayıcı bir perspektif sunuyor. Saha çalışmasında havzanın yalnızca belli bir noktasını ele almıyoruz. Başından sonuna suyu, yaşamı, doğayı, insanı, yapılaşmayı, sermaye akışlarını, yıkımı; tüm bunlarla ilgili süreçleri inceliyoruz. Bu yaklaşım, mekânsal adalet meselelerini somutlaştırmaya olanak tanıyor.

Fotoğraf: Ekin Çekiç

Çokdisiplinli bir saha ekibi

Havza çalışmaları, mekânsal adalet gündemlerine sadece analitik değil, aynı zamanda pedagojik bir yaklaşım. Bugüne kadar saha çalışması yapan ekipte -MAD’da olduğu gibi- çokdisiplinliliği ve farklı uzmanlıkların ortak üretim yapma potansiyelini öne çıkarmayı gözettik. Dolayısıyla sosyal bilimler, mekân çalışmaları ile sanatsal üretimlerin kesişiminde, ortak düşünme ve üretim süreçlerine imkân verecek ekiplerle sahaya gitmeyi tercih ettik. Nasıl havzanın tamamına, bütünlüklü bakmayı tercih ediyorsak, oluşturulan ekipler de farklı disiplinlerin birbirini beslemesiyle o bütüncül bakışı mümkün kılıyor.

Normalde bir mekânı çalışmak için sahaya gittiğinde, ya orman mühendisi olarak gidersin, ya plancı olarak gidersin, ya sosyolog olarak gidersin. Bunların her biri değerlidir. Ama bunların bir arada aynı soruları düşündüğü, aynı yolculuğa çıktığı çok sayıda deneyim yok. Havza çalışmalarının farklılığı, zenginliği burada. Zaman içinde, sahada eksikliğini hissettiğimiz uzmanlık alanları bizim için bir ihtiyaç tarifi belirlerken aslında bu çokdisiplinlilik arayışımızın ne kadar haklı olduğunu da gösterdi.

Fotoğraf: Ekin Çekiç

Sürprizlere açık bir saha deneyimi

Metodolojik yaklaşımımızdaki bir diğer önemli unsur; sahaya gitmeden önce havzanın mekânsal adalet açısından sıcak noktaları ve öne çıkan gündemlerine dair önçalışmalar yapsak da hikâyenin yolculuk sırasında olgunlaşmasına, öngürülemeyenin, kitapta yazmayanın, haberi yapılmayanın radarımıza girmesine izin vermemiz. Saha çalışmamız metodolojik olarak bilinmezliklere, sürprizlere açık.

Yoldasın, sahadasın. Yol seni baştan kesin hatlarla çizmediğin yerlere götürüyor. Temas ettiğin bir insanın sana yeni bir hikâye anlatması, o hikâyenin peşine düşmeye karar verebilmek, o hikâyeyi kaydedip ortaya çıkarabilecek zenginlikte bir ekiple sahaya gitmiş olmak, havza çalışmalarının en önemli özelliklerinden.

Fotoğraf: Ekin Çekiç

Yakınlaş – Geri çekil

Sahaya bakışımız iki ölçekte ilerliyor. Odağını büyütüp geniş açıya alıyorsun; yakınlaşıp odaklanıyorsun. Bir yandan haritalıyoruz, farklı yatırım projelerinin peşine düşüyoruz, odağımızı büyütüp geniş açıdan bakıyoruz. Ama bu bakış bir envanter çıkarma bakışı değil. Olayın bütününü, çerçevesini anlama bakışı. Bir yandan da odaklanıyoruz. Farklı aktörlere, hikâyelere veya tek bir insan hikâyesine odaklanıyoruz. Geri çekilip odaklanmak, odağı büyütüp yakınlaşmak birbirini besliyor.

Sahaya bir envanter çalışması yapmak için gitmiyoruz. A’dan Z’ye olan bitenin listesini çıkarma iddiasıyla sahaya gitmiyoruz. Bir havzadaki meseleleri anlamaya çalışırken hedefimiz yalnızca kantitatif bir çalışma yapmak, verilerle envanterini, posasını çıkarmak değil, mücadele ve aktörlerin birbirleriyle bağlantılarına bakmak, karşılaştığımız her bir sorunu mümkün olduğunca derinlemesine incelemek ve onun içindeki aktörlerin kişisel hikâyelerini toplamak. Bir meseleyi anlatmanın yüzlerce farklı yöntemi var. Biz bağlantılar kurarak, çerçevesini iyi çizerek, gerekli özen, derinlik, hassasiyet ve yoğunlaşmayı göstererek bir havzanın onlarca hikâyesinden bazılarını ortaya koyuyoruz.

Fotoğraf: M. Cevahir Akbaş

Akademi ile mücadele aktörlerini buluşturmak

Havza çalışmaları akademinin bilgi üretme, veri toplama yaklaşımıyla sahadaki sorunların, aktörlerin, onların savunu ve kampanya süreçlerinin, somut mücadelelerin arasında doğrudan bir köprü kurabiliyor. Araştırmayla aktivizm arasında, eylemlilik arasında, toplumsal dönüşüm talepleri arasında, mücadele arasında doğrudan ilişkiler kurmaya imkân tanıması çok değerli.

Bir taraftan belgeliyorsun, haritalıyorsun, kayıt altına alıyorsun, veritabanını oluşturuyorsun, sesleri, görüntüleri kayıt altına alıyorsun, arşiv oluşturuyorsun. Bunların hepsi bilgi üretimine dair süreçler. Ama bir taraftan da o konunun doğrudan muhatabıyla birliktesin, sahadasın. Varsaymıyorsun, doğrudan ondan dinleyip öğreniyorsun. Onun işaret ettiğini çekiyorsun, kaydediyorsun. Dolayısıyla akademinin, araştırmanın, bilimin “daha üstten bakma hâlini” tersine çeviriyorsun. Aktivistle, konunun öznesiyle, mağduruyla ya da mücadele vereniyle birlikte sorular soruyorsun, araştırmalar yapıyorsun, arşiv oluşturuyorsun. Havza çalışmaları, MAD’ın çalışmaları arasında bu “köprü olma” hâlini belki en net şekilde hayata geçirme imkânı sağlayan, bu nedenle son derece önemli.

Fotoğraf: M. Cevahir Akbaş

Her yıl yeni bir havza

Belirli hedefler koyduk, her sene yeni bir havzayı gündemimize alıyoruz. Bu, bizim sahayla ilişkimizi hep canlı tutmamız, yeni bir ilişkiyle kendimizi beslememiz, dolayısıyla varlık sebebimizi sürekli sorgulamamız, bunun sahiciliğini sağlamamız demek. Bir gündemin peşine takılıp sonrasında onun üstünde patinaj çekmek ya da rezervden yemek değil. Sürekli kendimizi geliştirmemize, yeni aktörlerle, yeni gündemlerle, yeni mücadelelerle, yeni yaklaşımlarla tanışmamıza imkân veriyor. Bizim için bir okul. Nasıl “İstanbul Yollarında Kentsel Politik Ekoloji Yaz Okulu” bir okulsa, havza çalışmasının kendisi de bir okul hâline geliyor. Oraya katılan ekip okulun bir parçası hâline geliyor. Sahadan, temas ettiğimiz insanlardan, yaptığımız çekimlerden, okuduklarımızdan öğreniyoruz. Birbirimizden öğreniyoruz. Dolayısıyla bu işi neden yaptığımızı hatırlatan, bizi sürekli güncelleyen, çalışmalarımızın geçerli olup olmadığını bize gösteren, bu çalışmaları anlamlı kılan içgörüyü de ortaya çıkaran bir çalışma biçimi.

Fotoğraf: M. Cevahir Akbaş

Kuvvetli bağlar

Her havzayla kurduğumuz ilişki, zaman içinde gelişerek sürüyor. MAD için havza çalışması, çalıştığı yere dair temel bir farkındalık yaratmış oluyor. Orada hangi soruların sorulması gerektiğine dair bir algı düzeyi oluşturuyoruz. Bu şekilde kurulan bağlar kopmadığı için, oraya dair üretimleri, iletişimi sürdürüyoruz. Bu bağlantılar, büyük yolculuklarımızın temel referansları oluyor. Havza çalışmasının kendisi, sonrasında çevre adaleti kapsamında sürdürdüğümüz işlerin temel referansları olmaya başlıyor. Bu referanslar da her sene çoğalmaya başladığı için, yani her sene kendimize yeni bir referans güzergâhı oluşturduğumuz için; havza çalışmaları çevre adaleti çalışmalarını zenginleştiriyor, ayakları yere basar hâle getiriyor, olgunlaştırıyor.

Fotoğraf: M. Cevahir Akbaş

Çevre ihtilaflarında ortaklaşan meseleler

Temas ettiğimiz insanlar, kurumlar, aktörler, aktivistler çoğaldıkça, çevre ihtilaflarına dair farkındalığımız çoğalıyor. Bunlar biriktikçe belirli kategoriler ortaya çıkmaya başlıyor. Örneğin barajlara dair söz söyleyebiliyoruz, çünkü Melet’te ve Çoruh’ta çalışma yaptık. Bu birikimler sonucu, barajlarla alakalı bir meselede Gürcistan’da da o konuda bir yaklaşım geliştirebilirsin, Ege’de de geliştirebilirsin. O sahaya gitmemiş olsan bile, o kategorik çevre ihtilafını çalışmış oluyorsun. Bir yandan da, farklı çevre ihtilaflarında ortaklaşan meseleler olduğunu görmeye başlıyorsun. Çünkü, ya çok benzer birikim süreçleri var, ya aynı aktörler var ya da aynı yöntemlere başvuran farklı aktörler var. Örneğin inşaat rejiminin bütüncül etkilerini; çevre üzerinde, havza üzerinde, tüm Türkiye üzerinde görmeyi sağlıyor. Farklı sektörler ve aktörler arasındaki bağlantıyı görmeye başlıyorsun.