Kimmiş Bu Nitelikliler?

Yeniköy’de, 3. Havalimanı’na komşu, geniş bahçesinde meyve ağaçları bulunan, iki katlı, müstakil bir ev. Burcu Koç’a babasından miras olan, eskiden sadece yazın ve haftasonları geldikleri bu ev, pandemide ailecek tercihleri olmuş. Öngördüğü tüm olumsuz etkileri 3. Havalimanı’nın faaliyete geçmesiyle deneyimlemeye başlayan Koç, Kanal İstanbul’a dair de endişeler taşıyor. Burcu Koç bize Yeniköy’ü, hafızasındaki yerini, buranın korunması için verdiği mücadeleyi anlattı.

Yaşadığınız yer 3. Havalimanı’nın yanı başında. Havalimanı inşaatının olduğu dönemde neler yaptınız?

2013-2014 çok yoğun geçti. Göktürk’ten çıktık, Odayeri, Işıklar, Yeniköy’e kadar dokuz köy dolaştık. Köylüleri bilinçlendirme toplantıları yaptık. Kuzey Ormanları ekolojik zincirinin en önemli halkalarından biri tam da havalimanın konumlandığı yer. Orman gidecek, doğal, vahşi hayat gidecek. Dedik ki, “Havalimanı buraya yapılırsa bu köyün burada kalmasının imkânı yok. Havalimanı şurası, kanal şurası, ortada bizi bırakacaklar mı?” İnsanlar idrak edemediler. Maalesef kapısına gelene kadar harekete geçmiyorlar.

ÇED’ler (Çevresel Etki Değerlendirmesi) yine sessiz, bize duyurulmadan yapıldı. Şehir plancısı dostlarımız dediler ki “Bu değerlendirme yapılırken, buranın halkıyla anket yapıldı mı?” Yapılmadı. Birileri planlar yapıyor, sizin hiçbir şeyden haberiniz yok!

Haziran 2020’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı duyurular bölümünde Yenişehir Rezerv Yapı Alanı’nı askıya çıkardığını açıkladı.[1] 1. Etap 236 sayfaydı, iki gecemi aldı okumak. Bütün Yeniköy sınırı lojistik tesis alanı ilan edilmiş. TIR’ların manevra alanları, depolar, antrepolar, geniş yollar, küçük lojistik firmalar olacakmış.

Bu alanda evim, ağacım, bahçem, hiçbir şeyim kalmayacak. Köylünün tarlası da kalmayacak. Belli ki biz burada yaşayamayacağız.[1] 

Kanal İstanbul’un ÇED raporu bölgede yaşayan insanlar için neler söylüyor?

Raporu okuyunca “Peki ben neredeyim?” diyorsunuz. 1983’te buraya geldim. Üç yaşımdaydım. Bisiklete binmeyi, merdivenden inip çıkmayı, bir şeyin üstünde dengede durmayı, yürümeyi, koşmayı, ağlamayı, gülmeyi, hayatı burada öğrendim.[2]  Benim acım, kardeşimin acısı, babamın cenazesi burada. Benim her şeyim burasıyken daha duygusal yaklaşıyorum. Burası babamdan yadigar. Ata toprağı satılmaz! Bize bunu öğretti babamız, öyle vefat etti.

Ben insanım. Benim için olan devlet, beni plana yazmamış. Demiş ki, yöre halkı, yerleşikler ne olacak? İmar Kanunu 18’inci Madde der ki, senin malının en fazla yüzde 45’ini bedelsiz alıyorum. Geri kalan hisse oranında seni bir adaya (parsele) yolluyorum komşularınla. Yani sen burada kalmıyorsun.[3]  Ben bunu anlıyorum. Birçok hukukçu da onaylıyor.

En zoruma gidense şu: Nitelikli insanlar yerleştireceklermiş! Anadilim gibi İngilizce biliyorum. Kolej mezunuyum. Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Memleketim için vergimi ödüyorum. Toprağını korumak için uğraşıyorum. Ben niteliksizim! Benim yerime gelecek olanlar kimse artık, onlar nitelikli! Sadece Yeniköy’e değil, 45 kilometrelik hatta bu nitelikliler gelecek. Herkes oturup düşünsün. Kimmiş bu nitelikliler, kimmiş bu niteliksizler?

Projeyle ilgili sizlere herhangi bir bilgi verildi mi?

Bize kimse bilgi vermedi. Sadece bir yazı geldi devletten, muhtarlığın camına asıldı. Diyor ki, 1/1000’lik, 1/5000’likler onaylandı; itiraz süreniz 30 gündür. 2 Temmuz’da öğrendim, 4 Temmuz’da insanlara anlattım: “Devlet bir proje yapmış, burası lojistik tesis alanı ilan edilmiş. Altında bakanlarımızın, reisi cumhurumuzun imzası var.” Madem askıda itiraz süremiz var, haritanın bizim muhtarlığa asılması lazımdı. Asmadılar. Bizi ilk burada üzüldüler. Neye itiraz edeceğini bilmiyordu insanlar.

“Ne yapalım?” dedik. Şehir plancısı dostlarımızı arayalım, haritayı açsınlar önümüze, etap etap desinler ki “Kardeşim senin evin yola gidiyor, senin tarlan kanalın koruma alanına giriyor. Seninkisi kanalın tam içinde kalıyor. Seninkisi lojistik tesis alanda kalıyor.” İnsanlar görsünler, bana imar geliyor hayaliyle yaşamasınlar. İnsanlar ellerindeki üç kuruşu buralara harcadılar. [4] Biz parayı kolay kazanan bir millet değiliz. Kolay kazananlar vardır, ama biz değiliz onlar.

Halkı bilgilendirmek için nasıl bir yol izlediniz?

“Toplantı yapalım 18 Temmuz akşamı, Tayakadınlı, Karaburunlu, Terkoslu dostlarımız gelsin, herkes haritasını görsün” dedik. Köyümüze çok değerli, çok sevdiğimiz güvenlik mensuplarımız geldi. “Burcu Hanım bugün bu toplantı olmasın” dediler. Biz o gün toplantıyı yapmadık. Haritaları, neye itiraz etmemiz gerektiğini komşularımıza anlattık.

26 – 27 Temmuz’da yasal itiraz sürecimizi kullandık. Yoğun bir süreçti. Çünkü sadece bizim köyümüz değil, Sazlıbosna, Tayakadın da itiraz etti. İtiraz sürecimizi tamamladık. Devletimizden cevap bekledik. Hâlâ bekliyoruz.

İtiraz sürecinden sonra neler yaşadınız?

Muhtarımız Ankara’ya gitti. Bakanımız Süleyman Soylu’yla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’yla köyün gitmemesi için görüştü. Sonra muhtarımız köyde bir toplantı yaptı. Lojistik tesis alanını kaydırabileceklerini, konut imarı verebileceklerini, yüzde 45 kesinti ve 18’inci Madde uygulaması olacağını ilettiklerini söyledi. Herkesin kafası iyice çorba oldu.

Ağustos 2020’de AK Partili Arnavutköy Belediye Başkanımız Ahmet Haşim Baltacı geldi. “Rahat olun, lojistik tesis alanının buradan kaldırılması için biz de uğraşıyoruz. Konutlar yerinde kalacak” dedi. Özellikle kendisine sordum: “Evimiz yıkılacak mı?” “Hayır, yıkılmayacak” dedi. “500 metrekare üzerinden parselasyon yapılacak” dedi. 18’inci Madde uygulamasını, yüzde 45 kesintiyi kendisi de söyledi.

Burada olay sadece bizim evimizin kalıp kalmaması değil. Herkes vicdan kapılarını sonuna kadar açıp düşünmeli. 45 kilometre hat boyunca Kanal birilerinin canını yakacak. Birileri evinden olacak.[5]  Ben olabilirim, siz olabilirsiniz, Küçükçekmece, Sazlıbosna tarafından bir dostumuz olabilir. Her yer olabilir.

Havalimanıyla ilgili herkes bir araştırsın. İstanbul çok mu sulak bir yer? Kaç tane göl, gölcük ve gölet kurutuldu? Gözümün önünde hâlâ üstleri İstanbul’dan gelen molozlarla kapatılıyor. [6] Koskoca gölü kapattılar, altında balık mı yaşıyordu, kurbağa mı vardı, yavrusu mu vardı? Toprağın altındakileri de düşünerek kaç canlı yok oldu şu altı senede? Benim kirpilerim var bahçemde. Kedi mamasıyla besliyorum. Bir komşum kedi mamasıyla tilki besliyor. Vahşi hayvanların zonu ile bizimkisi arasındaki perde kalktı. Niye tilki burada? Maslak’ta neden domuz görüyorum? Çünkü orman yok artık. [7] 

İptal davası sürecinde[8]  Haşim Bey “Kardeş evleriniz yıkılmayacak” dediğinde, “Kanal açılacak, komşumun evi yıkılacak, ben burada kalacağım ve susacağım. Ben susamam!” dedim. Kimse de susmasın! Bu insanlar buralara o kadar çok emek veriyor ki, buraları yaparken, kurarken, tamiratında, tadilatında…

İlk bir araya geldiğimizde komşularım “Havalimanında ne yapabildik ki kanalda ne yapabileceğiz?” dediler. “En azından köyün bu kısmını kurtardık” dedim. Havalimanı sınırları geri çekilmişti. İnanın benim alnım ak. Elimden geleni yaptım. Komşularımla konuştum. Anlamak istemeyene defaatle bize zararını, olacakları, öngörülerimi anlattım. Havalimanı gelince, kafanın üstünden uçak geçerken yanındaki insanla gürültüden konuşamayacaksın. Bahçendeki ağacın eskisi gibi meyve vermeyecek. Bezelyen, fasulyen eski randımanıyla gelmeyecek. Maalesef dediklerimiz oldu. Keşke olmasaydı.

Benim kocaman, otuz yıllık bir incir ağacım var bahçemin ortasında. Senede iki kere incir verirdi. Geçen sene pistler nisan ayında açıldı, ağacım küstü. Bu kadar mı tesadüf olur?[9]  Küçükten dökmeye başladı incirlerini. Bu sene dört – beş incir anca toplayabildik. Buraya bir de şehir yapılırsa daha beter olacak.

Bu toprakların geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yeniköy’ün değişik bir toprak yapısı var. Kızılımsı, ince, kum gibi. Bu toprakta yetişen salatalık, biber, fasulye, barbunya, bezelye… inanılmaz güzelliktedir. Eski İstanbullular bezelye zamanı gelir, çuval çuval alırlar. Lojistik tesisi alanı veya kanal yapılınca denizi 17 kilometre doldurmayı düşünüyorlar. Köyün toprağıyla, dışarıdan gelen molozlarla, bizim anılarımızı yıkıp evimizdeki tuvalet taşları, mutfak evyeleriyle dolduracaklar.

Köyünüz, civardaki köyler neyle geçiniyor? Havalimanı yapıldığında nasıl etkilendi bölge? Kanal İstanbul yapılırsa neler olabilir?

Biz buraya Kuzey Köyleri ismini verdik. Göktürk’ten, Kemerburgaz’dan çıktıktan sonra bu bölgede özel bir manda ırkı vardır. Çok güzel sütü var, Maraş dondurması gibi sert yoğurdu var. Buraya özel olmasının sebebi buranın iklimi, bitki örtüsü, göl ve göletleri.

Havalimanının yapılacağı zaman dedik ki, “Arkadaşlar bu orman giderse, tarlanız giderse, hayvancılık yaptığınız meranız giderse sizin mandalarınız da gidecek.” Gitti![10]  İkincisi tarım toprakları. Hâlâ köylümüz hukuki mücadele veriyor. Ektikleri toprakları alındı, kamulaştırıldı. Havalimanı duvar çekti topraklarının yarısına insanların. Önümüzdeki en büyük kriz gıda krizi değil mi?

Kanal güzergâhında 20 ila 50 dönüm tarlası olanlar var. Diyelim adamın evini koruduk. Adamın tarlası gidince ne yapacak? Bahçesinde yetiştireceği iki kilo domatesi mi satıp geçinecek? Evinin duvarını mı yiyecek? Çocuğuna ne yedirip ne içirecek? Mecburen göç edecek. Havalimanı zamanında köyden bir amcam demişti ki, “Ne güzel işte bizim çocuklarımız orada iş bulacak.” Dedim ki “Amca o havalimanında sen hiçbir şey olamayacaksın.” Kaçı acaba havalimanında çalışıyor şimdi?

Şu anda ne yapıyorsunuz?

Süleyman Soylu’nun, Murat Kurum’un, Haşim Baltacı’nın iyi niyetine güveniyoruz. Lojistik tesis alanını belki kaydırırız, inşallah köyü kurtarırız. Ama biz Kanal’ı da istemiyoruz. O yüzden iptal davası sürecimize gireceğiz. Devletin büyüklerinin de sesimizi duymasını istiyoruz. Kafası karışık olanlarla görüşüyoruz. Anlatmaya, idrak etmelerini sağlamaya çalışıyoruz. Çok değerli hocalarımızın, Doğan (Kantarcı) Hocamızın, Doğanay (Tolunay) Hocamızın çalışmalarını aktarmaya çalışıyoruz.

Birlikte hareket etme çabalarınız Ya Kanal Ya İstanbul Platformu ile ivme kazandı. Platform nasıl bir araya geldi? Sen nasıl dahil oldun?

Ben altı yıldır bu işin üstünde duruyorum. Biz burada hızlı organize olduk. İtiraz sürecini hızlı bir şekilde organize ettik. Mesela Tayakadın duydu, Sazlıbosna duydu, iletişim kurmak isteyen insanlar oldu, bir şekilde görüşüyoruz. Ama ben kendi bölgeme zor yetiyorum. Kışın 1/100.000’lik plan açıklandığı anda[2] hızlı bir refleks gösterdik. Kuzey Ormanları Savunması’nın çağrısıyla yüzün üstünde STK ve siyasi parti bir araya geldi. Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde bir toplantı yapıldı. O gün Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’nu kurduk. Çalışan dostlar çok özverili. Avukatı, şehir plancısı, mühendisi, mimarı, yazarı, araştırmacısı da… Bu memleketin evlatları, bu vatanı seven insanlar. Koordinasyonla Küçükçekmece’de, büyük bir-iki toplantı yaptık. Dedik ki, “Biz güneyden kuzeye iletişim hâlinde olmalıyız. Halk iç içe olmalı, bilgilendirilmeli”. Hep birlikte hâlâ soruyoruz: Halka rağmen bu proje nasıl yapılır?


[1] https://istanbul.csb.gov.tr/istanbul-ili-avrupa-yakasi-rezerv-yapi-alani-1-100.000-olcekli-cevre-duzeni-plani-degisikligi-aski-ilani-duyuru-408606

[2] Kanal İstanbul projesi, 23 Aralık 2019 tarihli değişiklikle İstanbul’un Çevre Düzeni Planı’na işlendi. https://istanbul.csb.gov.tr/istanbul-ili-avrupa-yakasi-rezerv-yapi-alani-1-100.000-olcekli-cevre-duzeni-plani-degisikligi-duyuru-404651