Mega Kentin Mega Sınavı

Mekanda Adalet Derneği (MAD) olarak 2020 yılı havza çalışmasını, İstanbul’un en yakıcı mekânsal adalet gündemlerinden birini odağımıza alarak, Küçükçekmece – Sazlıdere – Terkos havzalarının kesişiminde Kanal İstanbul Projesi güzergâhında gerçekleştirdik.

Kanal İstanbul, duyurulduğu 2011 yılından bu yana ülke gündeminde. Aralıklarla yapılacağı telkin ve garanti edilen proje, Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacak alternatif bir suyolu ve etrafına inşa edilecek yeni bir şehirden oluşuyor. 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kuzey Marmara Otoyolu’nun uzantısı niteliğindeki kanal projesi, İstanbul’un doğal kaynaklarının yoğunlukta olduğu kuzeyinde yapılaşma tehdidini artırdı. Geçeceği rivayet edilen bölgelerde emlak hareketliliği yarattı, arsa ve arazi fiyatlarını uçurdu. 

Uzun süredir gündemi meşgul etmiş olsa da, projeyle ilgili detayların kamuoyuyla ne derece paylaşıldığı tartışmaya açık. Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Hazal Ocak, 20 Ocak 2020’de, dönemin hazine bakanı “damat” Berat Albayrak’ın proje güzergâhında arazi aldığını haber yapmıştı. Bu habere erişim engeli geldi. Daha sonra, bu erişim engeli haberine de erişim engeli geldi[1] ve Hazal Ocak hakkında “hakaret” suçlamasıyla dava açıldı.[2] İki yıl hapis istemiyle yargılanıp beraat eden Ocak’ın başından geçenler, projeyle ilgili süreçlerin ne denli şeffaflıktan uzak yürütülmeye çalışıldığının somut bir göstergesi.

Kimi zaman hakkında konuşmanın dahi endişe yarattığını gördüğümüz Kanal İstanbul’la ilgili süreçler, en çok etkilenecek kişilere, muhataplarına sorulmadan ilerliyor. Proje, kentsel dönüşümle yerinden edeceği bölge insanı kadar, neden olacağı ekolojik yıkımla tüm İstanbulluları, Marmara Denizi ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeleri, getireceği ekonomik maliyetle de tüm vatandaşları ilgilendiriyor. 

Saha çalışmamızda ve buradan ortaya çıkan üretimlerde, çok geniş şekilde ele alınabilecek bu projenin ekonomik, lojistik ya da jeopolitik açıdan değerlendirilmesine değil, ekolojik ve toplumsal maliyetlerine odaklandık. 2020’nin Eylül-Aralık ayları arasında ekipçe 20 kere ziyaret ettiğimiz güzergâhta bize çeşitli uzmanlar eşlik etti ve projenin bölgeye etkilerini yerinde değerlendirdi. 

XXXXX TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Akif Burak Atlar’la bölgeye planlama disiplini perspektifinden baktık; imar hareketliliğini, yaşanacak dönüşümün İstanbul için anlamını konuştuk. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Doğanay Tolunay’la rotamız Terkos Kumul Ağaçlandırması’ndan başladı. Tolunay, projenin ÇED raporundaki eksikleri, ekosistemlere, İstanbul’un içme suyu kaynaklarına etkilerini değerlendirdi. İBB Vizyon 2050 Ofisi Kırsal Alanlar, Tarım Politikaları ve Sağlıklı Gıdaya Erişim Uzmanı Emre Kovankaya ile proje güzergâhında yer alan köyleri gezdik, İstanbul’un kırsal alanlarını, kent tarımının önemini ve sunduğu imkânları konuştuk. İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı Kültürel Mirası Koruma Müdür Yardımcısı Dr. Esra Kudde ve müdürlükte görevli Uzman Sanat Tarihçisi Zeynep Kurtbil, bizim için hazırladıkları rotada projeden etkilenecek kültür varlıklarından yedisini yerinde anlattı. İBB Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı Dr. Tayfun Kahraman, projenin İstanbul’un Çevre Düzeni Planı’na işlenmesinden, afet yönetimi bakımından yol açtığı sorunlardan söz etti. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Ahsen Yüksek, projenin deniz ve kıyı ekosistemlerine etkilerini değerlendirdi. Bu söyleşileri Emirkan Cörüt, Ekin Çekiç ve Volkan Işıl’ın etkileyici fotoğrafları eşliğinde okuyabilirsiniz. 

XXXXX Yaşar Adnan Adanalı’nın projenin açıklandığı tarihte yazdığı yazı, 10 yıl içinde nelerin değişip değişmediğine dair düşündürücü bir perspektif sunuyor. Cemre Kara’nın derlediği zaman çizelgesi, projenin duyurulmasından beri süregelen sivil toplum mücadelesine dair ipuçları içeriyor. İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı Planlama Müdürlüğü’nün katkısı ve Yer Çizenler Herkes İçin Haritacılık Derneği’nin yardımıyla hazırladığımız haritalar, projenin güzergâhını, ÇED raporunda belirlenen etki alanını, İstanbul Çevre Düzeni Planı’na işlenen rezerv alanı ve imara açılan alanları, projenin İstanbul’un orman ve tarım alanlarıyla ilişkisini gösteriyor.[1]  

20 Mart 2021 gecesi Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararnameyle Yap-İşlet-Devret olarak bilinen kanuna eklenen geçici madde, Kanal İstanbul’a devlet garantisi şeklinde yorumlanmıştı.[3] Buna rağmen finansmanı için Aralık 2021 itibariyle bir yol bulunamamış olan projenin İstanbul’a ve Marmara’ya yönelttiği tehdit, suyolu inşa edilemese dahi, yeni şehrin inşası durumunda geçerliliğini koruyor. Yeni şehir, bölgede yaşayanların yerinden edilmesi, İstanbul’un kuzeyindeki orman, tarım, mera gibi ekosistemlerinin tahrip edilmesi, öngörülen ek nüfusla can çekişen Marmara Denizi’ne ek yük binmesi gibi tehlikeleri beraberinde getiriyor. TOKİ’nin duyurduğu konut projeleri, yeni şehrin inşasının sinyallerini verdi bile.[4]

İBB, TMMOB’a bağlı meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları projenin ÇED Olumlu kararına ve Çevre Düzeni Planı değişikliğine dava açtı. İstanbul’u bu projenin olumsuz etkilerinden korumak için sürdürülecek mücadele çok daha uzun soluklu olacak.

Saha çalışmasında uzmanlarla da görüştük; yaptığımız söyleşileri bir yayında derledik.[5] Çevre Adaleti Programı kapsamında, havza çalışmalarıyla ülkenin önemli su alanlarını toplumsal boyutlarıyla ele almaya devam edeceğiz. 


[1] www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/02/21/berat-albayrakin-erisim-engeli-haberine-erisim-engeli

[2] www.cumhuriyet.com.tr/haber/muhabirimiz-hazal-ocak-kanal-davasindan-beraat-etti-1786650

[3] www.diken.com.tr/kanal-istanbul-icin-adrese-teslim-devlet-garantisi/

[4] www.evrensel.net/haber/448731/kanal-istanbuldan-geriye-toki-insaatlari-mi-kalacak

[5] mekandaadalet.org/wp-content/uploads/2021/12/MAD_kanalistanbul_biryikimininsasi.pdf