Başakşehir’e bağlı Şahintepe Mahallesi, İstanbul’un kıyısındaki, Kanal’dan doğrudan etkilenecek yerlerden biri. Üstelik İstanbul’un son yıllarda genişleyen konut ağının içinde kaldığından rant kavgalarının da yoğun olarak yaşanacağı kritik bir bölge. Kanal projesini kendi yaşadığı mahallenin sakinlerinin ağzından aktardığı “Kanal’ı Beklerken” belgeseliyle pek çok festivalden ödülle dönen Yasin Serindere, politik bilincin yüksek olduğu bir yer olarak tanımladığı mahallesinin yıllardır gözden çıkarıldığını, 50 bin nüfuslu bu yerleşime politik olarak göz korkuttuğu için girilemediğini, Kanal’ın buna bahane olacağını söylüyor. Çocukluğu kanal projesine dair söylentilerle geçen Yasin Serindere, projenin doğrudan etkileyeceği bir yerleşimde yaşayan insanların düşüncelerini, mahallenin ve çevresinin sosyal yapısını anlattı.
25 Aralık 2020
“Kanal’ı Beklerken” belgeselini[1] çekmeye nasıl karar verdiniz? Sizin için süreç nasıl gelişti?
Uzun süredir Şahintepe’de bir Kanal İstanbul gündemi var ama benim aklımda bu konuya dair bir belgesel çekmek hiç yoktu. Yani çekeceğim filmin ülkeyi kutuplaştıran, ikiye bölen, böyle politik bir konu hakkında olacağını hiç düşünmüyordum. Ama ister istemez Kanal İstanbul tartışmalarını içselleştirmişim. Mesela, Erciyes Üniversitesi’nde birileri bana “Başakşehir’in neresinde yaşıyorsun?” dediğinde, Kanal İstanbul güzergâhından bahsederdim, öyle anlarlardı. Benim politik bir altyapım yoktu. Ama mahalledeki meseleler bariz bir şekilde ortada, geçtiğimiz yıl belgeseli öyle çektik. Yıllardır tapu ve imar, altyapı eksikliği sorunları yaşanıyor. Bütün bu sorunlar; bizi olaya sınıfsal, daha politik bakmaya itti. Bunları yaşadığımız için belgeselde bir şeyleri aktarabildiğime inanıyorum.
Belgeseli çekmeye karar verdikten sonra insanlarla nasıl iletişim kurdun? Nasıl koşullarda çekimleri gerçekleştirdin? İnsanlar Kanal İstanbul hakkında ne biliyorlar? Ne düşünüyorlar?
Biz çekimlere başladığımızda yani 2019’un son çeyreğinde, mahalleli Kanal İstanbul’u neredeyse unutmuştu. 2018 seçimleriyle biraz olsun tekrardan gündeme gelmişti fakat artık kanalın yapılabileceğine inanmayanların sayısı artmıştı. Tabii projeden rantsal bir beklentisi olanların hâlâ umudu da vardı. Biz projede iki tarafa da yer verdik. Bu bizim için değerli. Eğer konuşacaksa, halktan da iki taraf konuşsun, uzmanlardan da iki taraf konuşsun. Hatta belgesele başlamadan önce “Benim politik görüşüm belli” dedim. Ama kanala karşı bilgim çok sınırlı, sadece yaşadığım yerle ilişkili olduğunu biliyorum. Belgesel çalışmam bittiğinde, kanalın gerekli olduğu düşüncesine sahip olursam, “Gereklidir o zaman yapılsın derim” dedim. O yüzden uzmanlarla da konuştuk, toplu konutların müdürüyle de konuştuk. Mahalleliyi konuşturma konusuna gelince, bazıları çekiniyordu. Biz önce muhabbeti evlerinden başlatıyorduk, kendilerini anlattırıyorduk. 20 dakika gibi bir ısınma turu attıktan sonra açılıyorlardı. Bunun aynısını Filistin Mahallesi’nde de gördüm. 10-15 dakika sağdan soldan konuştuktan sonra insanlar, içlerinde birikmiş olanları dışa atabiliyorlar. Korku mevcut. Niye korkmasınlar ki? Sokak röportajında gözaltına alınan insanların haberlerini görüyorlar sürekli. Ama bir şekilde o güveni sağladığında, samimi bir ilişki kurduğunda konuşan insanlar oluyor.
Mahallenin aşağısında Çiftlik denilen bir bölge var. Sazlıdere Barajı’na doğru giderken, görmüşsünüzdür belki. Orada yaşayan insanlar hayvancılıkla geçiniyor. Çiftlik, yeşil bir bölge, kuru gıda halinin de hemen karşısında. Oradaki insanların direkt etkilendiği bir projeden bahsediyoruz. Bu sebeple konuya daha vakıflardı ve politik yaklaşabiliyorlardı.
Şahintepe nasıl bir yer? Mahalleyi bize anlatır mısın?
Şöyle komik bir şeyle başlayabilirim; bana hangi mahallede yaşadığım sorusu geldiğinde, şunu diyorum, “Batıda kalekolun yapıldığı ilk mahallede yaşıyorum.” Bu gayet politik bir cümledir. Kalekol yapılan ilk mahalle neden burası? Burası; emekçi halkın ve Kürt nüfusunun yoğunlukta olduğu, politik bilinci yüksek bir mahalle ama OHAL döneminde kalekolun kurulmasıyla birlikte mahalledeki baskıların arttığını söyleyebilirim.
Mahallenin demografisi nasıl?
Her bölgeden insan var. Çeşitli mezheplerden ve milliyetten insanların olduğu bir mahalle Şahintepe. Çeşitli il ve ilçelerin yardımlaşma ve dayanışma dernekleri var. Mesela Ordulular Derneği, Karadenizliler Derneği, Kürtler’in derneği derken hepsi burada birlikte yaşayabiliyorlar. Bu konuda hiçbir problem yok. Ama dışarıdan bir kolun uzandığı bir durum olduğunda ister istemez aralarında çatışma ortaya çıkıyor. Kanal konusunda da böyle bir çatışma mevcut. İkiye bölünmüşlük var, destek olan da var, olmayan da. Mesela politik olarak Ak Parti’nin karşısında olup projenin gerçekleşmesini isteyen de var. Neden istiyor? Bölgenin değişmesini istiyor, yaşam koşullarının iyileşebileceğine inanıyor. Politik olarak Ak Parti’yi destekleyip kanala karşı çıkan insan da gördük. Diyor ki, “Yanımızda siteler yapıldı, konutlar yapıldı, bizi mutlaka buradan şutlayacaklar. Bizim için değil burası.” Nüfusun 50 bin civarında olması iktidarı ya da sermayeyi belki de biraz tedirgin ediyor. Çünkü direkt giremiyorlar buraya, girmeleri için büyük bir gerekçe lazım. O gerekçe de kanal. Ama o da gerçekleşir mi, bilemiyoruz. Son beş yıldır fark ettiğim bir şey var, insanlar gerçekten biraz yılmış. Dernek çalışmaları azalmaya başladı. Eskiden daha çok bir araya gelen topluluklar mevcutken, artık o da kaybolmaya yüz tuttu. Filistin’e kıyasla diyeyim, oradaki nüfus 2-3 bin, buradaki 50 bin; Filistin Mahallesi hâlâ iç içe yaşayan insanların, birbirlerine komşu olan, birbirlerinin meseleleri için toplanan insanların yaşadığı bir mahalle. Filistin Mahallesi’nde yaşanan yıkımdan önce bir araya gelip, aşağıda evlerde oturan insanlarla konuştular da, aralarından bir tanesi o topluluğa karşı durduğu için, yıktılar. Yoksa orayı yıktırmazlardı. Şu an burada maalesef öyle bir durum yok. Neden yok? Burada kafelere, kahvelere girip, insanları dışarı çıkarıp yıllarca GBT yaptılar, taciz ettiler. Bahaneyle, gün içinde üç dört defa geldikleri bile oluyordu. Bu dediğim olaylar OHAL’den sonra yürütülen bir süreçte oluyor. Ama kanal ile şöyle bir ilişkisi var: Cihan Uzunçayırlı Baysal’ın da belgeselde anlattığı gibi, bu bölge zaten 2005’ten sonra gözden çıkarılmıştı. Sermaye ya da iktidar eğer ki 2009 yılı gibi Güvercintepe’de, Filistin’de kazansalardı; şimdiye Şahintepe de kalmamıştı. Burası gözden çıkarılmış bir bölge. Sermayenin gözü bu mahallede. Bu bakımdan burayı mecburen baskı altına almak zorundalardı, kalekolun ya da kuru gıda halinin yapımı ile.
Mahalleye gelirken yol kenarında inşaatı süren devasa alan kuru gıda hali mi?
Evet, asıl mevzu burada. Buraya kanal yapılacağından bahsediyorlar. Ama buradaki insanlar, şunu açık açık soruyor. “Kanal yapılacaksa kuru gıda halinin kanalın kıyısında ne işi var?” Çünkü kuru gıda hali için bir sürü yol yapılmak zorunda ki sanırım bir yandan yapılıyor. Kuru gıda hali demek, buranın ticari araçların, kamyonların sürekli geçtiği bir bölge olması demek.
Ispartakule’de, Şahintepe’nin kentsel dokusundan uzak bir biçimde blok blok apartmanlar yer alıyor. Sence oranın varlığı burayı nasıl etkiliyor? Oradan herhangi biriyle iletişiminiz oldu mu?
Bizim Evler Müdürü’yle konuşmaya gittik, hatta çizilen bir haritaya denk geldik. Ispartakule ve Kanal İstanbul’un olduğu bölgeyi özellikle büyük harflerle belirtmişler. Ama Şahintepe diye yazmamışlar, Tahtakale Mahallesi diye yazmamışlar. İki mahallenin ismi de yazılmamış. Haritada yeri belli, görünüyor, ama Kanal İstanbul bölgesi diye. Hatta müdür kendisiyle konuştuğumuzda dedi ki, “Tabii ki gönülleri hoş bir şekilde oradan çıkarlarsa daha iyi olur. Çıkmazlarsa da çıkartırız.” 2005 yılında TOKİ Genel Müdürü’yle konuştuğunu, bazı haritalar gördüğünü anlattı. Kısacası buraya dair planların geçmişte yapıldığını söyledi. “Bugün olmaz ama 10 yıl sonra.” Bunu bize açık açık söyledi.
İnsanlar buradan kalkıp nereye gideceklermiş? Onu da söylüyor mu?
Söylemiyor. Öncekiler nereye gidiyorsa veya artık nereye gitmişlerse. Bilemiyorum. Buradaki insanların zaten gidecekleri bir yeri yok. Nereye gidecekler? Belki Güvercintepe’ye diyeceğiz, o da yok. Çünkü benzer kaygıları oradaki insanlar da yaşıyor. Politik bilinci olan kesim, Ayazma, Sulukule ve Fikirtepe’de yaşanılanlar üzerinden kendi durumunu değerlendirebiliyor. Bugün evinin yıkılacağını ve mahalleden gönderileceğini düşünen insanların arttığı kanaatindeyim.
Biz Kanal sahamızda köylere doğru giderken kolluk kuvvetleri ile karşılaşmıştık. Sence köylüler kanala dair ne düşünüyor? Hiç iletişime geçtiniz mi?
İnsanları psikolojik baskı altına alıyorlar. Morallerini bozuyorlar ama oradaki insanların sıkılganlığı belirgin bir şekilde ortada. Biz konuştuğumuzda, son yıllarda kalekolla birlikte evlerine yakın bölgelerde uyuşturucu kullanımının arttığını söylüyorlar. Polislerin hem keyfi şekilde kimlik sorgulamaları hem de kötü muameleleri insanları öfkelendiren şeyler. Etraflarında artan yozlaşmayı da bu baskılarla ilişkilendiriyorlar.
Yakın bir zamanda bir belgeselin daha çekimlerini yaptığınızdan bahsetmiştin. Filistin Mahallesi’nde neler oluyor? Kente dair meseleleri dert ediniyorsun, önce Şahintepe, sonrasında Filistin. Çekimler esnasında neler öğrendin?
Ben şunu anladım, insanların evi sorun olunca, insanlar meselenin merkezinde yer alınca daha fazla bilinçlenebiliyor. Mesela Filistin’de bunu gördük. Mesele insanların evi olunca, insanlar o konuyu özümseyebiliyorlar, her detayına kadar hâkim olabiliyorlar. Buradaki kanal muhabbeti de biraz böyle. İster karşı olsun, isterse taraf… Buradaki insanların mutlaka anlayabileceği ve konuşabileceği bir şeyleri vardır.
Kanalı Beklerken belgeselinden sonra şunu gördüm, kentlerde sorunlar var. Mesela ben Filistin Mahallesi’nde yaşananları biliyorum ama Şehir Plancıları Odası’na söylediğimizde haberdar olmadıklarını öğreniyoruz, bu gayet normal çünkü küçücük bir bölge. Şahintepe de öyleydi. Diyorum ya çoğu kimse Kanal İstanbul’u Arnavutköy’deki köylerle ilişkilendiriyor. Hâlbuki aşağıda Kanal İstanbul’un direkt üzerinden geçeceği yapılar var, evler var. Hatta burası bayağı rant bölgesi haline geldi. O mevzular ayrı bir konu. Bunlardan dolayı kentlerde yaşanan sorunları, belgesel aracılığıyla görünür kılınmanın ve halktan yana çözümler üretilmesine katkı sunmanın önemli olduğunu düşünüyorum.
[1] https://youtu.be/b4W1HO_VTM0?si=R-8d_pWuS5lhwWsW